Yurtiçi Gezi Rehberi

Kapadokya’da Gezilecek Yerler


Kapadokya’da keşfedilecek ve görülmeye değer yerler neredeyse sonsuzdur. Doğal güzellikleri, peri bacaları, kaya oluşumlarıyla oyulmuş yerleşim alanları, büyüleyici vadileri ve kendinizi adeta başka bir dünyada hissettiren topoğrafyası ve yeraltı şehirleri ile Kapadokya, dünyanın en etkileyici noktalarından biri olarak kabul edilir. Geniş bir alana yayılan bu bölge, ziyaretçilere gezip görebilecekleri pek çok yeri sunmaktadır.

Göreme, Uçhisar, Avanos, Ürgüp, Çavuşin, Açıksaray, vadiler, peri bacaları, açık hava müzeleri ve yeraltı şehirleri, Kapadokya’nın gezilip görülmesi gereken yerler listesinin başında gelmektedir.

Kapadokya’nın benzersiz güzelliklerini, tarihini, doğasını, vadilerini ve peri bacalarını keşfetmek için en keyifli yöntemlerden biri de günlük turlara katılmaktır. Özellikle kendi araçları olmayanlar ve Kapadokya’ya ilk kez gelenler için bu tur seçeneği oldukça tavsiye edilir.


Göreme Milli Parkı:

1985 yılında Göreme Milli Parkı, Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Karlık Kilisesi, Aziz Theodore Kilisesi, Karain Güvercinlikleri ve Soğanlı Arkeolojik Alanı olmak üzere yedi bölüm halinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.

Göreme Milli Parkı ve Kayalık Kapadokya Bölgesi’nin belirgin özelliklerinden biri, rüzgar ve yağmur sularının şekillendirdiği çok sayıda peri bacalarına sahip olmasıdır. Soğanlı, Zelve ve Üzengi Vadileri’nin yüksek yamaçlarına yapılmış güvercinlikler ve vadilerin derinliklerine oyulmuş keşiş hücreleri, bölgeye ayrı bir değer katmaktadır.

Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ’ın yanı sıra birçok volkanik patlama sonucu yöre tüflerle kaplanmıştır. Rüzgar ve suyun aşındırmasıyla milyonlarca yılda şekillenen Kapadokya, benzersiz jeolojik yapısıyla Paleolitik Dönem’den beri sürekli bir yerleşim alanı olmuş ve Anadolu kültür tarihine tanıklık etmiştir.

Özellikle Göreme ve çevresinde kayalara oyulmuş yüzlerce kilise ile Derinkuyu ve Kaymaklı gibi olağanüstü yeraltı şehirleri, hala gizemini korumaktadır.

Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerinin sergilendiği kervansaraylar, türbeler, medreseler ve Osmanlı Dönemi yapıları da ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir

Balon Turu: Kapadokya’ya geldiğinizde mutlaka denemeniz gereken popüler aktivitelerden biri, dünyaca ünlü Balon Turu’dur. Ancak bu tur, yükseklik korkusu, özel sağlık durumu veya çekincesi olanlar için uygun olmayabilir. Kapadokya Balon Turları, dünya genelinde tatil otoriteleri tarafından en muhteşem aktiviteler arasında önde gelenlerden biri olarak kabul edilir. Aynı zamanda dünyanın en iyi ve en yoğun balon turu parkurlarından birinde gerçekleşir.

Devrent Vadisi: hayal gücünüzü geliştirecek birçok doğal şekle ev sahipliği yapar. Vadideki peribacalarının bazıları çeşitli hayvan ve insan figürlerini andırır.

Bu arasında en dikkat çekici olanlardan biri de bir deveyi andıran peribacası ile kollarını açmış bir rahibeyi (bazıları bu figürü Meryem Ana’ya benzete bilir) temsil eden başka bir peribacasıdır.

Zelve Vadisi ve Rahipler Vadisi ile komşu olan Devrent Vadisi’nde yürürken, bu tarz birçok ilginç doğal oluşumu gözlemleyebilirsiniz.

Paşabağ Vadisi: aynı zamanda “Rahipler Vadisi” olarak da bilinir. Özellikle Bizans döneminde dünyevi yaşamdan soyutlanmak isteyen birçok keşiş buraya gelirdi.

Paşabağ Vadisi’nde erken Hristiyanlık döneminin en ünlü keşişlerinden Simon Stilit’e adanmış bir kilise bulunmaktadır. Keşişliğin en radikal örneklerinden biri olan Simon, yaşamını Suriye’nin Halep kenti yakınlarında bir sütunun üzerinde geçirmiştir.

Kendini dünyadan soyutlama ve acıya göğüs germe iradesiyle birçok keşişe ilham veren Simon, benzersiz bir kişiliğe sahipti ve kendinden sonra gelen keşişlere örnek olmuştur.

Bununla birlikte, kayıtlarda Simon Stilit’in yolundan giden ikinci bir Simon da vardır. Antakya’daki St. Simon Manastırı, bu ikinci azize adanmış olan Simeon Stylites the Younger olarak bilinir.

Zelve Vadisi: sivri uçlu ve geniş gövdeli peribacalarına ev sahipliği yapar. Rahipler Vadisi’ne oldukça yakın olan Zelve, özellikle kaya evleriyle tanınır.

Kapadokya’nın en eski yerleşim alanlarından biri olan Zelve, birçok manastır, kilise ve yerleşim yeri içerir. Vadinin en dikkat çeken kiliseleri arasında Üzümlü, Balıklı ve Geyikli Kiliseleri bulunur.

Günümüze kadar insanların yaşadığı bir vadi olan Zelve, artık Zelve Açık Hava Müzesi olarak ziyaretçilere hizmet vermektedir.

Güvercinlik Vadisi: İsmini güvercinler için oyulmuş kayalardan almaktadır. Bu vadideki güvercin yetiştiriciliği, Bizans döneminde başlamış ve uzun yıllar boyunca devam etmiştir.

Yerel halk, güvercinlerin gübrelerini üzüm tarlalarının verimini artırmak için kullanmıştır. Ayrıca güvercinlerin yumurtaları, kaya kiliselerindeki fresklerin yapımında hammadde olarak kullanılmıştır.

Güvercinlik Vadisi günümüzde hala adını haklı çıkarır şekilde güvercinlerle doludur. Diğer vadilere kıyasla daha az ilgi görmesine rağmen, kesinlikle görülmeye değer bir yerdir.

Ihlara Vadisi: Melendiz Nehri’nin yumuşak kayalarıyla oluşmuş, 14 kilometre uzunluğundaki muhteşem bir kanyondur. İnsanların yaşamaya başladığı en büyük kanyonlardan biri olarak bilinen Ihlara Vadisi’nde yaşam, 4. yüzyılda başlamıştır.

Roma döneminde Hristiyanlara yönelik baskılardan kaçanlar tarafından yerleşilen vadi, özellikle geç Bizans döneminde büyük bir öneme sahipti. Ihlara Vadisi’nde, Bizanslı keşişlerin oyduğu 60’tan fazla kilise, şapel ve manastır bulunmaktadır.

Hristiyanlıkta inzivaya çekilme, yaygın bir ibadet şekliydi. İstanbul’da yaşayan sıradan insanlar gibi, Bizans soyluları da Adalar’daki kiliselerde inzivaya çekilmiştir. Ancak Bizans keşişleri daha izole yerleri tercih ederlerdi; bu nedenle Ege Denizi’ndeki ıssız adalar bile manastırlarla doluydu.

Ihlara Vadisi’nin dik yamaçları ve ırmağın ortasından geçişi, keşişler arasında ilgi çekici olmuştur. Bu nedenle 11. ve 13. yüzyıllar arasında birçok keşiş bu bölgeye yerleşmiş ve büyük inşaat projelerine girişmişlerdir.

Eskiden Peristrema olarak bilinen Ihlara Vadisi’ndeki kiliselerin çoğu günümüzde harabe halindedir. Maceraperest ziyaretçiler için Ihlara Vadisi, doğa yürüyüşleri için harika bir fırsat sunar. Tüm günü vadiyi keşfetmek ve virane yapıları görmek için ayırabilirsiniz.

Ihlara Vadisi’ndeki tarihi kiliselerin en ünlüleri arasında Ağaçaltı Kilisesi, Yılanlı Kilise ve Sümbüllü Kilise bulunur. Bu kiliseleri ziyaret etmek için yaklaşık 380 basamak inmeniz gerekebilir, ancak bu zahmete değeceğinden emin olabilirsiniz.

Ihlara Vadisi, tüm bu özellikleriyle Kapadokya’da görülmesi gereken yerlerden biridir.

Kızıl Vadi: Kapadokya’da gün batımını izlemek için en etkileyici yerlerden biridir. Kızılçukur Vadisi olarak da bilinen vadi, kızıl renkli tüf kayalarıyla dikkat çeker. Güneşin batışı sırasında muhteşem bir manzara sunan Kızıl Vadi, yabancı turistler tarafından “Günbatımı Noktası” veya “Sunset Point” olarak bilinir.

Kızılçukur Vadisi, aynı zamanda Güllüdere Vadisi ile komşudur ve turlar genellikle her iki vadide de gezintiye çıkar. Güllüdere Vadisi’nin önemli bir özelliği ise Bizans döneminde önemli bir yerleşim alanı olmasıdır. Burada bulunan Üç Haçlı Kilise ve Ayvalı Kilise, Güllüdere’nin en popüler tarihi eserlerindendir.

Avanos: Dünyanın en eski çömlekçilik merkezlerinden biri olarak ün kazanmıştır. Kızılırmak’ın nehir yatağındaki killi topraklardan çömlek yapımı tarihi, Hititler dönemine kadar uzanır.

Çömlek yapımı, insanlık tarihinde önemli bir inovasyon olan Cilalı Taş Devri’nin başlıca yeniliklerinden biriydi. Çömlek kaplar sayesinde insanlar yiyeceklerini saklayabilir ve kıtlık zamanlarında kullanabilirlerdi. Başlangıçta temel bir ihtiyaç olan çömlek yapımı, zamanla estetik bir boyut kazandı ve bir sanat haline geldi.

Avanos, günümüzde bu eski sanatın önemli bir merkezi konumundadır. Kapadokya’yı ziyaret ettiğinizde, buradaki atölyelerde gerçekleştirilen sunumlara katılabilirsiniz. Sunumlar sırasında çömlek yapımının nasıl yapıldığı canlı olarak gösterilir ve hatta öğrenmek isteyenlerin basit denemeler yapmalarına izin verilir.

Ürgüp: Kapadokya’daki en etkileyici taş evlere sahip bir kasabadır. İnce işçiliğiyle yapılmış bu evler, Kapadokya’nın en güzel fotoğraf karelerine ev sahipliği yapar.

Ürgüp’e gittiğinizde ilk dikkatinizi çekecek yerlerden biri Temenni Tepesi’dir. Bu tepede, Türk tarihine dair izler bulabilirsiniz, çünkü burada Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan yapılar mevcuttur.

Mustafapaşa: 1924 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun gayrimüslim nüfusunun yoğun olduğu bir yerleşim alanıydı. Ancak, 1924 nüfus mübadelesi sırasında buradaki Rumlar kasabayı terk etti. Bu kasabada nadide kesme taş işçiliği örnekleri bulunmaktadır ve yaklaşık 30 kilise bulunmaktadır.

Eskiden Sinasos olarak bilinen Mustafapaşa, Aya Yorgi, Aziz Vasilios, Aziz Stefanos kiliseleri ve yukarıdaki resmini gördüğünüz Konstantin ve Helena Kilisesi gibi önemli yapılarla dikkat çeker.

Mustafapaşa, özgün atmosferiyle Kapadokya’da görülmeye değer yerler arasındadır.

Kaymaklı Yeraltı Şehri: M.Ö. 1200 yılına kadar uzanan bir tarihe sahiptir. Son derece sofistike bir plana sahip olan bu yeraltı şehri, yaklaşık 5000 kişinin yaşaması için tasarlanmıştır.

Yukarıdaki satırlarda belirttiğimiz gibi, rahipler kiliseler inşa ederken volkanik kayaların yumuşak yapısından faydalanmışlardır. Ancak, Hristiyanlık öncesine, hatta milattan öncesine dayanan yeraltı şehirleri, aynı teknikle yeraltına kadar inşa edilmiştir.

Bu muazzam doğa yapısına sahip bir yerde insanların neden yeraltında yaşamayı tercih ettiği sorusu akla geliyor. Ancak, geçmişteki acımasız savaşlar insanları bu önlemi almaya zorlamıştır.

Antik çağda Avrupa, Anadolu ve Mezopotamya’nın en yoğun yerleşim alanları olduğu düşünüldüğünde, savaşlar hiç bitmemiştir. Yunan-Pers Savaşları, Büyük İskender’in seferleri ve Roma İmparatorluğu’nun genişlemesi bu bölgeleri kasıp kavurmuştur.

Anadolu, Batı ile Doğu arasında bir köprü işlevi görmüştür ve bu savaşlardan en çok etkilenen yerlerden biri olmuştur. Yerli halk, bu dönemlerde kaçınmanın bir yolunu bulmak için yeraltına sığınmıştır. Bu sayede köleleştirilme, satılma ve yağmalardan korunmuşlardır.

Yeraltı şehirlerinin giriş kapıları, kaydırılarak açılan taşlardan oluşuyordu. Bu nedenle, bulunmaları neredeyse imkansız olan bu alanlar, adını hakkıyla taşıyan gerçek birer şehir gibiydi.


Derinkuyu Yeraltı Şehri: İnsanların acil durumlarda sığınabileceği tam teşekküllü bir yapıdır. 85 metre derinliğe sahip olan bu yeraltı şehri, yemek depoları, şarap mahzenleri, su kuyuları ve hatta toplantı odaları gibi çeşitli bölümlere sahiptir.

Derinkuyu, Kapadokya’daki diğer birçok yer gibi, Roma askerlerinden kaçan Hristiyanlar için uzun bir süre barınma yeri olmuştur. Bu nedenle, burada bir vaftizhane, din okulu ve hatta bir günah çıkarma bölümü bulunmaktadır.

Derinkuyu’da, erken Hristiyanlık döneminden kalma eserlerin yanı sıra önemli bir Bizans mirası da mevcuttur. Çünkü yerli halk, Bizans-Arap savaşlarının şiddetlendiği dönemlerde buraya sığınmıştır.

sdr

Uçhisar Kalesi, Kapadokya’yı en yüksek noktadan görebileceğiniz bir yapıdır. Bu kale, Roma bürokrasisinin baskısından kaçan Hristiyanlar tarafından oyularak oluşturulmuş bir kaledir.

Uçhisar, yüksekliği sayesinde Kapadokya’nın birçok noktasından görülebilmektedir. Ancak, Kapadokya’yı Uçhisar’dan daha yüksek bir noktadan görmek istiyorsanız, bunu sıcak hava balonuyla yapmanız gerekebilir.

Kapadokya’da Uçhisar’dan biraz daha küçük olan Ortahisar Kalesi de bulunmaktadır. Geçmişte, bu iki kale arasında bir yeraltı tüneli bulunmaktaydı; böylece bir kale saldırıya uğradığında, halk diğer kaleye kaçabilirdi.

Ortahisar: Kapadokya’da yerli halkın yaşam tarzını en iyi yansıtan bir yerdir. Geçmişte sakin bir köy olan Ortahisar, Kapadokya’nın genel turizm ilgisinin artmasıyla popülerlik kazanmıştır.

Kapadokya’nın doğal güzellikleriyle etkilenen yabancı ziyaretçiler, bu bölgede ev satın alarak yerleşmeye başlamışlardır. Batılılar arasında, Kapadokya’da en yoğun nüfusa sahip yerlerden biri olan Ortahisar öne çıkmaktadır. Çevrede, muhteşem mimariye sahip taş evler bulunmaktadır.

Ortahisar’ın en belirgin özelliği, adından da anlaşılacağı gibi sarp kayalıklar üzerine inşa edilmiş olan kalesidir. Kaleye ulaşmak için tünellerden ve kayalara oyulmuş odalardan geçmek gerekmektedir. Ortahisar Kalesi’nin tarihi, Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır.

Üç Güzeller: Kapadokya’da ziyaret edilmesi gereken önemli noktalardan biridir. İsmiyle merak uyandıran Üç Güzeller, farklı boyuttaki üç peri bacalarının yan yana geldiği bir alandır. Bu üç peri bacası, bir baba, anne ve çocuk figürlerine benzetilir ve doğanın detaylı işçiliğiyle oluşmuş birer heykel gibi görünür.

Kapadokya’nın sembolü haline gelen bu üç peri bacası, eskiden 50 TL’lik banknotun arka yüzünde de yer alıyordu. Günümüzde ise Kapadokya’yı ziyaret eden herkesin sosyal medya paylaşımlarında sıkça karşılaşılan bir manzaradır.

Selime Manastırı: Ihlara Vadisi’ne oldukça yakın bir konumda bulunmaktadır. İlk bakışta belki göz önünde olmayabilir, ancak yılda 300.000’den fazla ziyaretçiyi ağırlamaktadır.

Bu manastırın önemli olmasının bir nedeni, tarih kitaplarına “İlk Hristiyan İlahisinin Okunduğu Yer” olarak geçmesidir. Kayalara oyulmuş birçok şapel ve bir katedrali bünyesinde barındıran Selime Manastırı, Kapadokya’da keşfedilecek en gizemli yerlerden biridir.

Güray Seramik Müzesi, Kapadokya’nın eşsiz çömlek işçiliğinin en özel eserlerinin sergilendiği bir müzedir ve Avanos’ta bulunmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Avanos seramik sanatıyla özdeşleşmiştir.

“Dünyanın tek yeraltı seramik müzesi” unvanını taşıyan bu müze, çömlek sanatının zengin tarihini keşfetmek ve nasıl yapıldığını görmek için mükemmel bir mekandır. Bu nedenle, Kapadokya’da gezilecek yerler listesine bu benzersiz mekanı eklemenizi tavsiye ederim.

Mağara Otelleri: Kapadokya’da konaklamak için en popüler seçenekler, bölgenin eşsiz volkanik oluşumlarıyla uyumlu mağara otelleridir. Son birkaç on yılda, Kapadokya’da turizmin hızla gelişmesiyle birlikte birbirinden güzel butik oteller açılmıştır. Bu otellerden bazıları dünya çapında ödüller kazanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu